Kahramanmaraş
Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) tarafından organize edilen Sektörel Eşleşmeler
Programında metal mutfak eşya sektöründe markalaşma konuşuldu.
Karaca
Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca ve dünyaca ünlü şef ve mutfak araştırmacısı
Ömür Akkor’un katılımıyla gerçekleştirilen programın açılış konuşmasını KMTSO
Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Zabun yaptı.
Zabun, Kahramanmaraş’ın
Türkiye ekonomisinin temel taşlarından biri olduğunu belirterek, “Doğasıyla,
kültürüyle, toprağının bereketiyle, uygarlıklar beşiği Anadolu’muzun cennet
köşesi Kahramanmaraş’ta kıymetli konuklarımızı ağırlamaktan duyduğumuz
memnuniyeti özellikle ifade ederek, sayın Fatih Karaca ve sayın Ömür Akkor’a
şehrimize hoş geldiniz diyorum. Kahramanmaraş, bugün Türkiye ekonomisinin temel
taşlarından birisidir. Yeni organize sanayi bölgelerimizle, yeni yatırımlarla,
lojistik merkezimizle daha çok üretim, daha çok ihracatla Türkiye’nin gücüne
güç katarak yolumuza devam ediyoruz. Geçmişte Kurtuluş Savaşı’nın kahramanı
olan şehrimiz, bugün 125 ülkeye ihracat yapan, 300’den fazla ihracatçı şirketi
ile ekonomide de kahraman olmuştur” dedi.
Kahramanmaraş’ın
tekstil ve metal mutfak eşyaları gibi birçok sektörde önemli bir küresel aktör
olduğunu belirten Zabun, “Tekstil ve metal mutfak eşyaları gibi birçok sektörde
önemli bir küresel aktör olarak piyasa düzenleyici rol üstlenmiştir. Türk
mutfak eşyaları sektörü, metal pişirme eşyalarının yeni dönem müşteri
eğilimlerini takip eden, küresel inovasyonları yakalayan, yerli ve yabancı
pazarları izleyerek gelişen bir sektörümüz. Kahramanmaraş da bugün Türk mutfak
eşyaları sektörünün en önemli üretim merkezidir. Ülkemizin metal mutfak
eşyaları üretiminin büyük bir bölümünü tek başına sağlamaktadır. Eminim ki,
sayın Fatih Karaca, sektörün duayeni olarak bu konuda bizlere daha farklı bir
vizyon çizecektir. Kahramanmaraşlılar olarak, tarihte, her dönem stratejik
konumuyla ve eşsiz doğasıyla çok değerli bir hazineye sahibiz. Mirasçısı
olduğumuz bu büyük hazine, henüz yeterince dünya ile paylaşılmamış olsa da,
artık ülkemizin iddialı turizm merkezleri arasındaki yerimizi almaya başladık”
ifadelerini kullandı.
Kahramanmaraş’taki
firmaların markalaşması noktasında desteklerine devam edeceklerini belirten
Zabun, sözlerini şu şekilde tamamladı: “13 bin yıllık medeniyet şehri
Kahramanmaraş, Hititler’den Asurlular’a; Urartular’dan Romalılar’a kadar bu
bölgede yaşamış tüm uygarlıklar bugün en büyük tarihi ve kültürel mirasçıdır.
İpek yolu ve baharat yolu üzerinde kurulmuştur. Tarihe ışık tutan bu özelliği
ile Mezopotamya’yı Anadolu’ya bağlayan stratejik bir kavşakta yer alır. Şehir
merkezinde bulunan tarihi çarşıları, dokusunu hiç kaybetmeden günümüze ulaşmış
antik Germanicia mozaikleri, sanat ve edebiyatla yoğrulmuş tarihi sokakları ile
Kahramanmaraş, Anadolu’nun bilinen en eski yaşam merkezlerinden birisi olarak
anılmaktadır. Tarihin derinliklerinden bugüne ulaşan ‘Maraş evleri’, ve ‘Maraş
sokakları’ adeta bir açık hava müzesi gibidir. Edebiyatımızı, yerel
ürünlerimizi, dondurmamızı, biberimizi, sim sırmamızı, gastronomi kültürümüzü
bugünün çağdaş trendleri ile harmanlayarak insanlığın beğenisine sunuyoruz. Bu
topraklarda hüküm süren uygarlıkların bir mirası olarak sunulan Maraş yemekleri
300’ün üzerinde çeşide sahiptir. Değerli konuklarımızla gerçekleştireceğimiz
programlarımızda bu zenginlikleri yaşayarak anlatmaya, tanıtmaya çalışacağız.
Ceyhan nehri üzerinde kurulan Menzelet Baraj gölünde turkuaz bir tekne turu
eşliğinde Ali Kayaları’nın heybeti ziyaretçilerinin hafızalarına kazınacaktır.
Bu düşüncelerle, sektörel eşleşmeşler programımızın, markalarımızın
güçlendirilmesi ve şehrimizin saklı kalmış değerlerinin tanıtılması adına hayırlara
vesile olmasını diliyorum.”
Kahramanmaraş
Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör de konuşmasında Kahramanmaraş’ın
zengin bir mutfağa sahip olduğuna dikkat çekerek, “Kahramanmaraş Ticaret ve
Sanayi Odası Başkanımız Serdar Zabun, konuşmalarında Kahramanmaraş’ın
gastronomisi, ticareti ile ilgili bilgiler verdi. Bu şehir kadim bir şehir, 7
bin yıldan fazla tarihi olan bir şehir ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış
bir şehirdir. Bu kadim şehrin kültüründen doğan çok zengin bir mutfağı, el
sanatı, sanayi ve ihracatta önemli bir yeri var. Coğrafyamız son derece güzel.
Toprağın, suyun ve güneşin buluştuğu ve sadece Türkiye’de değil dünyada da
birçok şeye ev sahipliği yapan bir şehir. Coğrafyamız 300’den 3 bine kadar olan
bir farklılığı bize son derece doğal ve güzel bir mirastır. Kadim tarihimiz de
bize son derece tarihi ve kültürel bir miras sunuyor. Bu bizim için büyük bir
zenginlik. Zaman zaman hemşehrilerimiz şunu diyor, ben her ortamda söylüyorum.
Bölgemizdeki, civarımızdaki bazı illerle kıyaslayıp şehrimizin şöyle
eksiklikleri, böyle sıkıntıları olduğu şeklinde yakınmalar oluyor. Ben bunları
doğru bulmuyorum. Biz şuna inanıyoruz, yerel kalkınma, bölge kalkınması ve ülke
kalkınmasına inanıyoruz. Bunlar arasında uygun bir koordinasyon oluşturduğumuzda
bunun herkes katkı sağlayacağını düşünüyorum. Kahramanmaraş’ın gelişmesi
Antep’in gelişmesi demektir, Antep’in gelişmesi Kahramanmaraş’ın gelişmesi
demektir. Adana’nın gelişmesi Kahramanmaraş’ın gelişmesi, Hatay’ın,
Şanlıurfa’nın gelişmesi demektir. Yani bütün bölgenin ve ülkenin gelişmesi
demektir. Biz kadimden gelen ve zengin bir mutfağa sahibiz.” dedi.
Kahramanmaraş’ın
Osmanlı saraylarına aşçı gönderdiğini dile getiren Güngör, gastronomi
noktasında çalışma yaptıklarını ifade etti. Güngör, “Her bir şehrimizin kendine
özgü bir mutfağı vardır. Gaziantep gastronomi ile çıktı bunu ben sık sık
söylüyorum ama söylemeye de devam edeceğim belki şehrimiz de buna katılacaktır.
Tarihte bu şehir saraya aşçı göndermiştir ve bu verimli topraklardan hem aşçı
göndermiş hem de tarım ürünleri göndermiştir. Diyorum ki, bu bizim için çok
önemli bir referanstır. Biz artık gastronomimizi saraydaki Maraş mutfağı
sloganı ile yürütelim. Antep gastronomi dedi ama biz bu sloganla yürütürsek
bizim için çok değerli bir referans olacağını düşünüyorum. 300 civarında
yemekten bahsetti sayın Başkanımız, Bakanımız ve aynı zamanda eski patronum
Fatma Şahin Hanımefendiye de şunu söylüyorum, Antep’de çok çeşitli yani
binlerceyle ifade ediyor. Bir yemeğe pul biber yerine toz biber attığınızda
ismi değişmez. Böyle bir farklılık var. ben dünyada birçok yeri gezdim önemli
olan sayı değil niteliktir ve bunu tanıtımını gerçekten önemlidir. Takdir edersiniz ki sumak ekşisini bu kadar
iyi kullanan başka bir şehir dünyada
yoktur. Bir de bize özgün dünyanın hiçbir yerinde olmayan tatlar var. Mesela
tirşik çorbasını dünyanın hiçbir yerinde görmedim ve duymadım. Biz bunu sadece
mevsimsel değil 12 aya yaymak ve buna ticari bir değer kazandırmak, buna göre
bir paketleme yapmak ve piyasaya sürmek üzereyiz” ifadelerini kullandı.
Tarhananın
tarihini anlatan Güngör, tarhananın yanında ithal badem yerine ceviz yenilmesi
gerektiğini belirterek, “Bizim tarhanamız, tarhana çorbamız yine bunların
tarihte çok önemli bir yeri var. Yavuz Sultan Selim burada Mısır seferine
giderken bunu askeri erzak olarak götürüyor ve son derece değerli buluyor.
Çünkü sıcakta bozulmuyor, soğukta bozulmuyor, ister ıslayıp ye ister kuru kuru
ye her şekilde tüketilebiliyor. Kahramanmaraş’ta tarhanamızı her yerde ikram
olarak sunuyoruz ama bakıyorum ikram ederken yanına badem geliyor. Hadi burada
Karadeniz’imizin fındığına bir laf etmeyelim fakat tarhanamızın yanında ithal
bademin ne gereği var. Belediye de başladım mesela dedim ki, bundan sonra
tarhanın yanına badem yerine ceviz ikram edelim. Çocukluğumuzdan bu yana
tarhananın yanına yediğimiz şey cevizdir. Yemek kültüründe anam, Allah uzun
ömür versin hiçbir zaman ölçülü bir şey
yapmadı. İki bardak su, bir bardak pirinç falan yok. Anamın göz kararı vardır
ve hakikaten yemekleri de bir başka oluyor. Kahramanmaraşlı yemeğe gönlünü
veriyor. Analarımızdan, atalarımızdan öğrendiğimiz aşçılarımız, paçacılarımız,
köftecilerimiz onlara gönüllerini veriyorlar. Yemeğe gönlünüzü verirseniz
lezzet alıyorsunuz” dedi.
Kahramanmaraş’ın
metal mutfak eşyalarında Türkiye’de en önemli ve öncü şehirlerinden birisi
olduğuna dikkat çeken Başkan Güngör, “Burada tabi, yemek yapmak için yöresel
malzemeye ihtiyaç var, tencereye ihtiyaç var tabi sonuçta yemek nerede pişecek
değil mi. tam da bu noktada Kahramanmaraş metal mutfak eşyalarında Türkiye’de
en önemli ve öncü sektörlerden bir tanesidir. Bundan dolayı Kahramanmaraşlı
girişimcilerimizle gurur duyuyoruz. Gerçekten çok zor şartlar içerisinde
aldıkları teşvikleri ve kredileri yüzde yüz amacına uygun kullanan şehirlerin
başında geliyoruz. Bu girişimcilerimizle, iş adamlarımızla, sanayicilerimizle
gurur duyuyoruz ve destekliyoruz. Her bir sektörümüzün organize sanayi bölge,
site gibi ihtiyaçları olanlar ve geliştirilmesi gerekenler var. Mesela tekstil
konusunda sayın başkanımız gidiyor ve yatırım alanı istiyor. Ne mutlu, böyle
bir şehrin belediye başkanı olmaktan ne mutlu. Yatırımcımız bizden alan istiyor
başka şehirler yatırımcı bulamıyor ama bizim yatırımcımız bizden alan istiyor.
Bu büyük bir imkan ve değerdir. Bunun için de tebrik ediyor ve destekliyoruz.
Aynı şekilde mutfak eşyalarında da belki daha derli toplu bir site, daha fazla
katma değer, markalaşma bunun için de bu ziyareti çok anlamlı buluyorum ve
Karaca Grup Fatih beye çok teşekkür ediyorum” açıklamalarında bulundu.
Kahramanmaraş’ın
mutfakta olduğu kadar yemeklerin piştiği tencere ve tava gibi ürünlerde de söz
sahibi olduğunu belirten Güngör, konuşmasını şu şekilde sürdürdü, “Hakeza bir
konuya daha değinecek olursak kadın ayakkabısı. Kahramanmaraş’ta kadın ayakkabı
üzerine bir sektör var bunu çok kişim bilmez. Bu konuda da katma değeri daha da
yükseltmek için bizim elimizden ne geliyorsa, ne gücümüz varsa destek olmak
bizim görevimizdir. Dünyanın en önemli mutfağı neresi ise bizim Türkiye’de ki,
bu alandaki sektörümüzde Maraş’ımız o mutfağın tenceresini, tavasını, kaşığını,
çatalını bizim üretmemiz lazım. Hedefimizin büyük olması lazım. Lisede bir
hocamız şöyle derdi, “eğer Başbakan olmak istiyorsanız Cumhurbaşkanı olmayı
hayal edin. Hedefiniz büyük olsun” derdi. Malzememiz var bu coğrafyaya uygun,
vitamin değerleri yüksek ürünlerimiz var bunlardan yemek yapıyoruz. Tava var,
tencere var bir de usta lazım ve Maraş’ta da bu var. Bugün sağolsun Ömür
beyin de bize bu yönde çok katkısı
olacaktır. Ürettiklerimizi dünyanın konuştuğu dilden üretmemiz lazım. Eskiyi
unutmadan ama dünya nasıl pazarlıyor, nasıl tanıtıyor sorusunu sorarak. Bu
şehir şiir ve edebiyatın başkenti, sarayda Maraş mutfağının başkenti ve
dondurmanın başkenti bununla birlikte birçok şeyin başkenti. Bunları bizim,
dünyanın konuştuğu ve pazarladığı dilden pazarlamamız lazım. Şehrimizin gerçekten potansiyeli yüksek ve
sahip olduğumuz değerler çok yüksek. Biz şu şehirden gerideyiz, eksiğimiz gibi
bir psikoloji yanlış bir psikolojidir. Maraş, bütün değerleri ile varlığı ile
gastronomisi ile doğal mirası ile önemli bir şehirdir. Çok fazla tanınmamış olmanın
kendine özgü fırsatları vardır. Bazı şehirler çok sağlıksız ve düzensiz göç
almış. Maraş’ta doğan insanların çoğunluğu hala Maraş’ta yaşıyor ve birçok
güzelliği tahrip edilmemiş. Bu bir fırsattır. İnşallah biz de planlar dahilinde
şehrimizi daha fazla tanıtacağız, daha fazla katma değer vereceğiz,
üreteceğiz.”
Protokol
konuşmalarının ardından panel bölümüne geçildi. Paneli, KMTSO Yönetim Kurulu
Üyesi Fatih Dinçer yönetti. Kahramanmaraş’ın metal mutfak eşyaları sektöründeki
konumunu anlatan Dinçer, “Biz Kahramanmaraş’ta metal mutfak eşyaları olarak 78
firma ile faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de üretilen toplam çelik mutfak
eşyasının yüzde 65’i Kahramanmaraş’ta üretiliyor. Toplam 3 bin 500 kişiye
istihdam sağlıyoruz, 105 ülkeye ihracat yapıyoruz ve 2018 verileri itibariyle
126 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Son 4 yıldaki verilerimizle birlikte
2015 yılında sektörün ihracatının yüzde 28’ini biz yapmışız. 2018 yılında da
sektörün toplam ihracatının yüzde 40’ını Kahramanmaraş olarak biz gerçekleştirmişiz.
Son dört yıldaki grafiğe baktığınız zaman Türkiye, metal mutfak eşyalarında
ihracatını yüzde 20 artırmış ama biz Kahramanmaraş olarak ihracatımızı yüzde 64
artırmışız. Bu başarı tabi ki tüm meslektaşlarımız olarak sizin başarınız.
Ancak birim kilogram fiyatlarına baktığınız zaman tabi çok çok aşağılardayız,
bunu çok daha yukarıya çıkarabilme şansımız var” dedi.
Panele
konuşmacı olarak katılan Karaca Yönetim
Kurulu Başkanı Fatih Karaca ise Kahramanmaraş’ın kendileri için önemli bir
üretim merkezlerinden birisi olduğunu belirterek sözlerine başladı. Karaca,
“Kahramanmaraş bizim için öncelikli üretim merkezlerimizden bir tanesi. Satın
almadan sorumlu arkadaşımız her ay buraya geliyor, üreticilerimizle
görüşüyorlar. Biz Karaca’nın ürünlerinin önemli bir kısmını Kahramanmaraş’ta
yaptırıyoruz. Burada çalışmalarımız devam edecek. Karaca olarak bayii ağıyla
çalışmaktan ziyade perakende olarak çalışmak istedim. 2007 yılında perakende
departmanını kurduk, AVM’lerde mağazalar açtık ve bu şekilde tüketiciyle diyaloğa
geçmeye başladık. Eskiden ürünlerimizi yapıyorduk, bayilerimize veriyorduk,
bayilerimiz brifing bekliyordu ama geri dönüşümü artık tüketiciden almaya
başladık. Bu bizim için çok büyük bir avantajdı. Bir de pazarlamayı kurarak
biraz daha tüketiciye kendimizi gösterme imkanımız oldu. O dönemde
hatırlarsanız sabah programları çok seviliyordu, editoryal çalışmalarla
uluslararası dergilerde tanıtımlar yaptık. O dönemde diziler çok popülerdi,
Yaprak Dökümü gibi dizilerin sponsorluğunu aldık ve çok sevildik. Bütün bu
çalışmalar tüketicinin gözünde marka bilincini kazandırdı bizim açımızdan”
ifadelerini kullandı.
Karaca’nın
Türkiye’nin önemli firmalarından biri olma yolunda yaptıkları çalışmaları
anlatan Karaca, “AVM’lerde mağazalar açıyoruz, bu da iletişimimizi güçlendirdi
ama bizim için oyunun değiştiği yıl 2008 yılıydı. Çünkü 2008 yılında bütün
dünya olduğu gibi Türkiye’de bir krizle karşılaştı. Aslında Türkiye çok
etkilenmedi ama dünyada çok ciddi bir etkisi oldu bu krizin. İspanya’da
işsizlik oranları yüzde 25’lere dayandı, Türkiye’de o yıl yüzde 4,3’dü. Böyle
durumlarda bütün firmaların en başta pazarlama giderlerini kesiyorlar, biz o
dönemde pazarlama giderlerine ve reklamlara ağırlık verdik. Reklam fiyatları
düştü, daha uygun fiyatlara daha iyi çalışmalar yaptık. Buna ayrıca yaptığımız
kampanyaları ekledik. Porselen deyince akla bir marka geliyordu, çatal-bıçak
deyince akla bir marka deniliyordu, tencere denilince de akla başka bir marka
geliyordu. Biz Karaca olarak bütün ürün gruplarında vardık. Hepsini
birleştirdik, tüketiciyi ayrı ayrı noktalara göndermek yerine tek bir noktadan
satın alma imkanı sağladık. Bir televizyon reklamıyla yüzde 46 büyüdük.
Türkiye’nin küçüldüğü dönemde, yüzde 46 büyüdük ve o yıl oyun bizim için
değişti. İşler çok iyi gitmeye başladı” açıklamalarında bulundu.
Reklamın
önemine dikkat çeken Karaca, “Bizim yaptığımız iş kopyalanabilir bir işti,
bütün rakiplerimiz bütün ürün gruplarına girdiler, onlar da televizyon reklamı
yaptılar ve bizim satışlarımız etkilenmeye başladı. Benim bilgilerim buraya
kadar yetti ama 2010 yılında iki tane danışmanlık firmasıyla çalışmaya
başladık. Şirketin alt yapısını düzenledik, bütün departmanlarda değişiklikler
yapıldı. Reklam ve iletişim tarafını da devrettik. İlk defa bizim için bir
marka araştırması yaptılar, orada eksikliklerimizi gördük. Reklamlar yapmışız
ama tükecinin aklında bir porselen markası olarak kalmışız fakat duygusal bir
bağ kuramamışız. Duygusal bağ kuramadığımızdan dolayı da müşteri bizim
hakkımızda çok fazla bir şey söyleyemez oldu. Bir de sektör diğer sektörler
kadar gelişmemişti” dedi.
Panelin bir
diğer katılımcısı dünyaca ünlü Şef ve Mutfak Araştırmacısı Ömür Akkor ise
hayatının yemek üzerine kurulu olduğunu belirterek, “Benim hayatım yemek
üzerine kurulu, yaptığım bütün işlerin tek bir sebebi var yemek. Bütün dünya
piyasasında hikayenin önemli olduğunu hissettim. Yani satacağın bir malın
hikayesi varsa tüketici bu malı alıyor. Çünkü artık 5’inci duyuyla değil,
6’ınca duyuyla bakıyor insanlar. Eğer malına bir hikaye yükleyebiliyorsan bu
malı dünyaya satabiliyorsun. Kahramanmaraş’ta bir evde yemek yapılma oranıyla
İsveçli bir ailede yemek yapılma arasında inanılmaz bir fark var ama bu teknik
ve deneyimi bizim yerimize onlar kullanıp bize rakip olabiliyor. Bu topraklarda
yemek yapılırken dünyanın diğer tarafında hayat yoktu. Eskiden tapınaklar var,
etrafında yemekler pişiriliyor, bir vadi var ve bu vadinin etrafı tamamen
ceylan avlamak için tuzaklarla dolu. Avladıkları ceylanları kurban kesiyorlar,
orada yeme-içme ritüelleri yapılıyor. Burada bunlar yapılırken dünyanın diğer
ucunda yemek bilinmiyordu. Yemek kültürü ile ilgili bir şey konulacaksa bütün
bu ARGE’ye ihtiyacımız var. Eğer bir şeyi satmak istiyorsanız bunun hikayesini
de yazmalısınız” ifadelerini kullandı.
Kahramanmaraş
mutfağına da değinen Akkor, Kahramanmaraş mutfağının bozulmadığını ve kendisini
koruduğunu söyledi. Akkor, “Kahramanmaraş gastronomi noktasında çok geleneksel,
kendisini korumuş. Bence bu yüzyıldaki en önemli sorun yemeklerin bir önceki
yüzyıla göre tamamen değişmesidir ama Kahramanmaraş’ın başarılı olması belki de
bu kadar kapalı kalmasından kaynaklanıyor. Kahramanmaraş hala orijinal tarifle,
daha da ilginç orijinal malzemeyle yapıyor. Bizim marketten aldığımız pirinçle
herhangi bir çeşit pilavı yaparken, Kahramanmaraş’ta eğer Acem Pilavı
yiyecekseniz mutlaka Kahramanmaraş’ın havucunu ve pirincini şart koşuyorsunuz.
Bu mutfağı inanılmaz derecede korumuş. Benim için bulunmaz bir nimet
Kahramanmaraş. Mutfağınız çok etkileyici. Kahramanmaraş’ta yediğim her şeyi çok
beğendim çünkü tamamıyla orijinal malzeme ve orijinal pişirme tekniğinin
kullanılması. Çünkü artık bir yemek örneğin sumak eşkisi çok önemli. Ama başka
bir içerikle yemeğin tadı değişebiliyor. Gerçek bir sumak ekşisiyle ekşili
çorba içtiğiniz zaman Kahramanmaraş mutfağının farkını anlıyorsunuz.
Kahramanmaraş’ta yediğiniz her şeyi istisnasız çok beğenerek yiyorsunuz ama
Acem Pilavı’nı ben daha üste koyuyorum” dedi.
Panel
soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.