TİM Akademi tarafından düzenlenen "Değişimi Gerçekleştirmek Geleceği Tasarlamaktır" Seminerleri 23-24 Mayıs tarihlerinde KMTSO’da yapıldı
Türkiye’nin en büyük on sanayi kentini gezerek, bölge ekonomisinin ihtiyaç duyduğu innovatif fikirlerin yaratılmasına ve geleceğe ilişkin stratejilerin belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlayan TİM Akademi, 23-24 Mayıs tarihlerinde Kahramanmaraş Seminerini KMTSO işbirliği ile gerçekleştirdi.
Bir aya yakın şehir sanayisinde yapılan yoğun çalışmanın ardından, KMTSO Toplantı Salonunda gerçekleşen seminere, Kahramanmaraş Vali Yardımcıları Abdullah Şahin ve Kürşat Kırbıyık, KMTSO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Balduk, KMTSO Meclis Başkanı Şahin Balcıoğlu, Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arıkan, KASİAD Yönetim Kurulu Başkanı A.Kadir Kurtul, KMTSO Yönetim Kurulu Üyeleri ve çok sayıda şirket üst düzey yöneticileri ile firmaların dış ticaret yetkilileri katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını KMTSO Başkanı Mehmet Balduk yaptı. Balduk, Türk insanının önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirmek zorunda olduğunu belirterek, bunun için herkesin üzerine düşen görevi yapması gerektiğinin altını çizdi. Balduk, "Biz kendimize bir hedef koymuştuk. Kahramanmaraş’ın ihracatını 1 milyar dolara çıkarmak istiyoruz. Bunun için sürekli TİM ile birlikte sürekli işbirliği geliştirmeye çalışıyoruz. Bu şekilde düzenlenecek olan seminerlerin ihracat yapan firmalarımız açısından son derece gerekli olduğunu düşünüyoruz" dedi. KMTSO Başkanı Mehmet Balduk’tan sonra Kahramanmaraş Vali Yardımcısı Kürşat Kırbıyık bir konuşma yaptı. Kırbıyık, 1980 yılında başlayan ekonomik değişimle birlikte Kahramanmaraş’ta da önemli gelişmeler olduğunu dile getirdi. Kırbıyık, "2001 yılının ekonomik krizini atlatan şehrimiz yeniden yatırım mücadelesi başlatmıştır. Teşvik Yasasının uygulanmaya başlamasıyla bu yatırım hamlesi büyük bir ivme kazanmıştır. Öte yandan tüm ülkede olduğu gibi sanayicilerimizin sıkıntısı olan yüksek reel faiz ve Türk Lirasının aşırı değer kazanması gibi sorunlar devam etmektedir" dedi.
Konuşmaların ardından seminerin ilk bölümü olan "Türkiye Rekabet Koşullarını Arıyor" konulu panele geçildi. Öztiryakiler Yönetim Kurulu Başkanı Tahsin Öztiryaki ve Orka Grup Genel Koordinatörü Osman Arar birer konuşma yaptılar. İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Başkanlığını da yürüten Tahsin Öztiryaki, metal sektörünün dünyada yaklaşık 50 milyar dolarlık bir hacme sahip olduğunu belirterek, "Biz bu sektöre sadece züccaciye sektörü olarak bakarsak 1.2 milyar dolarlık bir hacmimiz var. Dünyada bu işin hakimi Çin olmaya başladı. Çin’in yarattığı haksız rekabet şartlarına rağmen biz biraz zor durumdayız. Ancak birçok arkadaşımız bunu başarıyor. Paslanmaz çelik sektörü dünyada üç ülkenin elinde bulunuyor. Birinci İtalya. Daha sonra biz ve daha sonra da Çin. En çok yapan Çin, en ucuz yapan gene Çin. En pahalı ve en az yapan İtalya, orta sıralarda iyi fiyata mal satan ülke ise biziz" dedi. Çin ile rekabette zorlanılacağını belirten Öztiryaki, "Onlarla rekabet etme yerine biz onlardan neyi ayrıştırabiliriz, farklılıklarımız nelerdir onları ortaya koymamız gerekiyor. Muhakkak yolumuzu, tavrımızı ayırmamız gerekiyor. Bunları yaparak kendimizi başka bir masaya koymak durumundayız" dedi. Her sektör için tasarımcı varlığımızı dünyaya hissettirmemiz gerektiğini dile getiren Öztiryaki, "Dünyaya tasarım yapan ülke olarak ülke imajını birlikte götürmek mecburiyetindeyiz. Bütün sanayicilerimize düşen görev budur" diye konuştu.
Orka Grup Genel Koordinatörü Osman Arar ekonomide rekabetin en önemli unsur haline geldiğini belirterek, "Bir takım avantajları yakalamak için farklı düşünmek, biraz özgün olmak gerekiyor. Ayrıca rakipleri analiz ederek kendine güven ve pazarlama mekanizmasını iyi çalıştırmak şart" dedi. Dünyada 3 ana pazar olduğunu belirten Arar şöyle devam etti: "Avrupa Birliği, ABD ve Japonya. Japonya pazarında tekstil sektöründe ihracatımız neredeyse sıfır noktasında. ABD’de her geçen gün kan kaybediyoruz. AB’de ise yerimizi koruyoruz. Dünyada gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisine katkısı gün geçtikçe artıyor. Dolayısıyla biz bu ülkelerin tam merkezindeyiz. Biz bu yerimizi genel strateji olarak benimsersek 2014 yılında AB hazır giyim ithalatından çok daha fazla alım beklentimiz olur. Bu ülkelerin yaklaşık 64 milyar dolarlık bir hazır giyim ve tekstil talebi olacak. Bundan dolayıdır ki bu bölgelerdeki ülkeler bizim için potansiyel bir alıcıdır".
Son olarak T.C. Merkez Bankası eski başkanı Gazi Erçel bir konuşma yaptı. Erçel, Türkiye ekonomisi "Seçim sonrası Türkiye Ekonomisi" konulu bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda öncelikle risk gruplarını sıralayan Erçel, riskleri; Ekonomik Riskler ve Ekonomi Dışı Riskler olarak sıraladı. Ekonomik riskleri de Türkiye ekonomisindeki riskler ve Dünya ekonomisindeki riskler olarak iki kısımda incelenmesi gerektiğini söyledi. Erçel; Türkiye ekonomisindeki riskleri: cari işlemler açığı, enflasyon hedefi, iç talep, ikiz çıpa, para arzının hızlı artışı, dolar likiditesinin azalışı, bütçede popülarizm (faiz dışı fazlanın tutturulamaması), sosyal güvenlik sisteminin açığı, döviz kuru rejimi, işsizlik ve kayıt dışılık olarak sıraladı. Dünya ekonomisindeki riskleri de büyümenin azalması, ABD ekonomisindeki kırılganlıklar, petrol dahil mal fiyatlarının artması, likiditenin daralması, Japonya’nın faiz oranlarını arttırması ve hedge fonlar şeklinde sıraladı. Ekonomi dışı risklerin de çok önemli olduğunu anlatan Erçel, "Seçimler, İran-Irak gerginliği, Kuzey Irak sorunu, yolsuzluklar, İç politik çekişmeler ve terör bunları oluşturmaktadır" dedi.
Gazi Erçel, kur politikasının ihracata etkisi ile ilgili bir soruya şöyle yanıt verdi: "Bunun için ne yapılması lazım? Türk Lirasının bu kadar değer kazanmaması lazım. Türk parasının belirli miktarda değer kazanması makul karşılanabilir ama, yüzde 35-40’larda değer kazanmış. Türk Lirasının değerindeki bu artış ihracatı belki bulunduğumuz zamanda değil ama ileride önleyecektir. Dolayısıyla bir formül bulunması lazım. Şu anda dalgalı kuru uyguluyoruz. Onun yerine yönlendirilebilir kur politikasını uyguladığınız zaman; onun da metodları, onunda sistemleri var. Onu yaparsanız hiç yoktan kurdan ihracatın veya ülke ekonomisinin fazla zarar görmemesini sağlarsınız".
Programın ikinci günü ise İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Erdoğan Alkin "Dünya ve Türkiye Ekonomisine Bakış" konulu bir konferans verdi ardından Tim İletişim ve Strateji Danışmanı Burhan Özkan "İnnovasyona Dayalı Büyümenin ve Kar Etmenin Yolları" konulu bir sunum yaptı.
Prof. Dr. Erdoğan Alkin şöyle konuştu: "Dünya ekonomisi için IMF’nin verdiği rapor olumlu. 2007 yılı için zengin ülkeler büyüme hızlarında biraz tenzilat yapıyorlar. Enflasyondan oldukça tedirginler. Batı ülkelerinde enflasyon çok düşük olduğu halde zengin ülkelerin hemen hepsinin enflasyon tedirginliği içinde olduğunu görüyoruz. İngiltere Merkez Bankası faizleri yükseltti zaten çok yüksekti. Avrupa Merkez Bankası muhtemelen yükseltecek. ABD’den herhangi bir ses seda çıkmıyor ama onların da yükselteceği görünüyor. Perakende satışlarda yüzde 8’lik bir düşüş olduğu halde Türkiye ekonomisinde şu anda cari işlemler dengesi açığı dışında pek fazla bir problem yokmuş gibi gözüküyor. Tabi esnafın dertlerini, ihracatçıların sorunlarını hepsini biliyoruz ama mecburen resmi rakamlara bakıyoruz. Resmi rakamlarda hakikaten cari işlemler açığının bir risk oluşturduğunu faizlerin yüksek olduğunu sıcak paranın oldukça külliyetli miktarda geldiğini ama onun dışındaki göstergelerin iyi gittiğini görüyoruz. Son iki ayda bütçe harcamalarında hızlı bir artış var. İnşallah seçim ekonomisine girip de mali dengeler bozulmaz diye temenni ediyorum. Şu anda ülkemizdeki enflasyon hala yüksek yüzde 10 civarında. Geçen seneki rakamlara göre o kadar yüksek çıkacağını düşünmüyoruz. Hatta matematik olarak aşağıya ineceğini ancak yüzde 7’den aşağıya inmeyeceğini düşünüyoruz".
Alkin konuşmasını şöyle sürdürdü; " Ağır sanayi gerçekleşirse kendiliğinden olur. Şimdi Türkiye’de demir çelik sanayisi var. Özel sektörde bu konuda ileride gidiyor. Otomotiv ve motor da var. Bunlar da yarı ağır sanayi sayılır. Devlet zoruyla bu işlerin başarılı olacağını pek zannetmiyorum. Şu anda özel sektör ağır ağır ilerliyor. Daha çok yan sanayi ve yedek parça üretiminde, ayrıca tekstilde bu açıdan ümit veriyor. Demek ki bu işi de özel sektör olarak becerebiliyoruz. Bu konuda ilerlemek için özel sektöre bazı teşviklerin verilmesi lazım. Dünyanın her yerinde bilişim sektörüne teşvik veriliyor. Okullara destek vermek lazım. Eğitimde bilişime öncelik tanımak gerekiyor. Türkiye’de bilişim konusunda beyin alt yapısı var. Halkımız çok çabuk adapte oluyor yeniliklere. Eğitilmiş insan da var. Yeter ki teşvik, teçhizat ve kapital olsun".
Tim İletişim ve Strateji Danışmanı Burhan Özkan ise konuşmasına şöyle başladı: "Bu topraklarda 800 yıldır hiçbirşey icat edilmedi. Herhangi bir hastalığa karşı aşı bulamadık. Buharlı makineyi, otomobili, uçağı hatta bisikleti bile biz yapmadık. İnsan uygarlığına gelişmeci hiçbir değer katmadık". Yeni ve yaratıcı olanı üretmek için ne yapılacağı ve İnnovasyon için ne yapılması gerektiğini anlatarak sunumuna devam etti.
Özkan; "İster işçi ol, ister patron, ister tüccar ol, ister sanayici ol, ister mühendis ol, ister seyyar satıcı ol, işin başı; işini aşkla sevmek ve tutkuyla yapmaktır. Eskiden önemli olan çalışmaktı, şimdi ise ne yaptığının farkında olmak. İşin üzerine düşünmeyi ayrı bir iş haline getirmek" dedi. Şirketlerin kazançlarının büyük bir bölümünü Ar-Ge’ye ayırmaları gerektiğini söyleyerek, şirketin geleceğe devredecek olan rekabet gücünün buradan geleceğini vurguladı.
Özkan; "Danışma hizmeti almaya çalış. Fikrin en büyük değer olduğunu bil. Şirketin entelektüel sermayesine yatırım yap. Tüm bunları gerçekleştiren firmalar geleceklerini sağlam temeller üzerine oturtan ve başarılı olacak olanlardır. Ayrıca, rekabetten korkmayın. Hatta o kadar ki yeni firmaların kurulmasına sizler destek olun ve onlarla birlikte büyümeyi öğrenin" diyerek konuşmasını tamamladı.